13 Aralık 2011 Salı

Herkese Nasip olmaz BEŞİKTAŞ'lılık..

- iyi günler halil amca..
- yine ne var pis beşiktaşlı..
- kağıt var mı fazla.. maç için..
- var tabi.. ama maça çok var, acele etmiyor musun?
- hayır. akifler benden çok toplamışlar. babası matbaadan getirmiş..
- senin de baban getirsin sana işyerinden..
- saç kesiyor babam, saç parlamaz amca havada.. kağıt lazım bana..
- al bunları bakalım..
- bunlar renkli.. olmaz.. bana beyaz lazım..
- puşta bak.. kağıt beğenmiyor birde..
- beğenmem.. beyaz olcak.. istemem..

Hep aradığımız o değilmiydi zaten.. çocukluğumuzdan beri, annemiz beyaz kıyafetleri yemyeşil yaptık diye dövmedimi o kutsal terliğiyle bizi..

Karatahtaya konuşanların en üstünde yazılmadı mı adımız ilkokulda bembeyaz tebeşirlerle..

Camii avlusunda yıkadığımız canımızı beyazlara sarmadık mı... sarılmayacak mıyız beyazlara bizde gözyaşıyla bu işin sonunda..

Unutmuyorum abimle evden taşıdığımız beyaz kağıtları.. tek bir kağıt parlasında gözüne ilişsin diye bembeyaz umutlarla taşıdık o konfetileri o küçücük ellerle..

Ortaokulda haftabaşı sınav olmasına rağmen yırtmadık mı defterlerimizi, dayak yeme pahasına matematik öğretmeninden. sade parlasında o beyaz kağıt attığımızda, bizi sevindiren ayaklara güç olur diye..

Ki ben sade gökyüzüne ağlarım konfetiler yağdığında stadta, intihar eden balıklar ölmesin diye yukarda..

Ellerimin içine ter dolsada bırakmam konfetileri, bu hissi sadece bir sevgili eli tutarken , bir de çocukluğumun konfetili günlerinden bilirim.. anlamaz kimse..

Yarın küçücük ellerimi borç alacağım çocukluğumdan, eski bir defterimden çekip parçaladığım beyaz kağıtlarımla, o koca çilli abimi yanıma alıp birlikte beyaz edeceğiz gökyüzünü.

Sırtımızda cenin şeklinde yaşadıklarımız.

Her seferinde tekrarladığımız gibi;
Ne mutlu Beşiktaş'lıyız..

9 Kasım 2011 Çarşamba

Başkasının boynundaki kolye ile boğulmak..

06.11.2011 , 16.30 Mardin..

- Nasıl yardımcı olabilirim..
- Yani aslında bişey almak için değilde, arkadaşımı beklerken bakıyorum sağa sola..
- buranın gümüşü ünlüdür beyefendi.. gümüş kullanıyormusunuz..
- Hayır.. hiç denemedim.. kimseye de almadım..
- şöyle bir ürünümüz var.. hem kolye.. hemde bileklik olarak kullanılabiliyor..
- ....
- beyefendi..? iyi misiniz..
- ....
- beni duyuyor musunuz... Beyefendi..!

06.11.2008 , 16.30 İstanbul..

- Oğlum bişey söylicem ama kızmıcaksın..
- Neden kızayım annem.. söyle..
- Ben bişey almak istiyorum ......'e.
- Nasıl bişey anne.. Herşeyi var zaten..
- Yok öyle değil.. Bir kolye.. yüzük.. Ya da başka bişey.. baktıkça bizi hatırlasın diye.. O da benim kızım artık..
- O, baktığı heryerde seni hatırlar ayla sultan.. Annesinden çok annelik yaptın ona.. için rahat olsun bişey istemez o..
- Olsun ben yine de alıcam.. Beğendim bile bişey...
- Peki annem.. içinden öyle geçtiyse al..

Acımasızlık, daha önce bile adını anmadığımız bir şehire tek başıma kaçtığımda dahi, hala seninle ilgili bişeylerin karşıma çıkmasıydı.. Dahası değil..

Sen albümlerdeki fotograflara baktığın bile 'Güzel günlerdi' diyip, öteki sayfaya bir nefeste geçerken, benim bitişim aradan yıllar geçmiş olsada, gümüş bir 'yusufçuk' kolyesinin elinden olabiliyor..

Adaletsizlikse, ben askerde titreyerek revirde yatarken, senin benim yatağımda ateşler içinde yattığında, annemin sirkeli suyla 'senin' alnını sabaha kadar ovmasıydı..

Gözlerimi kapatıp artık gece olmasını bekliyorum..

06.11.11 , 02.00 Mardin..

Bin yıllık bir taş evin içinde, yanında bir kadın uyur..

Ve sen tek başına yan yatakta birşeyler yazarsın..

ama aklının acımasıyla, elinin içinin yanmasından anlarsın ağlayacağını..

o anda ekrana bakmaya devam edersin..Ağlamazsın ancak gözyaşların gözünü doldurur.. ekrandaki renkler birbirine girer gözün dolduğunda..

Bunu ancak geride kalanlar anlar..

Sessizce dışarı çıkar, bir sigara yakarsın..bir şehrin en tepesinde, arada kilometreler vardır onunla..Bir mardin rüzgarında bile kokusu burnuna gelir..Isınsın diye burnunu öptüğün anı hatırlarsın..

Sağ taraftan kilisenin çanları çalar... Sol taraftan ezan sesi duyulur..

Onun kolları başka bir adamın boynundayken...yusufçuk kolyesi hala o kadının boynundadır..

İçerdeki kadın uyur..

Sen terasta ölürsün..

2 Ekim 2011 Pazar

Bir gitme sözüne muhtaç olmak..

- ben gidiyorum..
+ bunu deme..
- gideceğimi biliyorsun ama..
+ biliyorum.. yine de deme..
- o zaman neden demiyorum..
+ gideceğini bir cesaret bana söyleme.. deme.. git..
-  neden..
+ gideceğini söylediğin anda 'gitme' demem gerek.. diyemediğim için yıllarca ölmem gerek..
- gitme dersen gitmem.. biliyorsun..
+ gözünün içindeki lekeyi.. sol bacağındaki diz kapağının hemen altındaki bisiklet kazası yarasını..ensendeki saçının sakladığı et benini..ve yüzündeki çilleri asla farketmeyecek bir başkasının boynunda terletmemen için ruhunu bir 'gitme' sözüne mi muhtaçsın..
- ...
+ hadi şimdi git..

Cümleler bitince.. Kokunda bitecek.. sen de..

+ diyorsun ki neyin nasıl olduğunu düşünme.. koy elini tam buraya..
- evet.. tam buraya.. duyuyor musun..
+ duyuyorum..ya gidersen..
- kalbinin sesini değil de, aklının sesini dinleyen insanların anlatacak hikayeleri olmaz..

Duymak, bazılarının kalp atışlarını ya da sesini işitebilmek manasında değildi aslında.. artık işitemeyeceğin birinin, hala kokusunu duyabiliyorsun adaletsizce..

O yüzden ne zaman seni aklıma getirecek bir an olsa.. sol elimi sigara dumanıyla kaplıyorum hemen..

Sol elimdeki o bitmeyen kokunu sigara dumanına saklıyorum..

Bir daha gözgöze gelebilme ihtimalimin 'yok denecek kadar az' olmasıyla, senin oralarda bir başka omuzda mutlu olabilme ihtimalinin 'var denecek kadar çok' olmasının matematiğidir benim her geceki otopsi sebebim..

Varla yok arasındayım..

Tanıdığında, yeniden doğmuş gibi hissettiğin birileri, bir gün sana verdiği hayatı geri alır tek bir gidişle ya hani..

Varlığının neşesini öyle bir yıktın ki bu şehirde sen de.. yok olmayı kabul ettim gidişinle birlikte..

Yine de kalbinin üzerine parmak izimi basarım ki güzeldik biz seninle..

Ve sana öyle inanıyordum ki sevgilim, sadece 'bitmesi gerek' dediğinde bunu tanrının bir emri olduğunu düşünmüştüm..

Susup sadece yazmaya başladım..

Ben yazdıkça seni terk ettim.. sen okudukça sevdiğime inandın..

Şimdi olup biteni bilmeyenler, hikayenin özetini soruyolar..

Bu kadar içme, sarhoşluk kötü diyorlar; diyemiyorum ki ben herşeyimi ayıkken kaybettim..

Kimbilir sevgilim henüz yazılmamış, kaç cümlelik yer işgal ediyorsun içimde..

Cümleler bitince.. kokunda bitecek..

Belki birgün sen de..

28 Eylül 2011 Çarşamba

Çünkü seninle yarım kalmak..

Müziklerini, insanlarını, rahatsız taburelerini sevmediğim, hiçbir tanıdığa denk gelmeyeceğim bir yerdeyim..

Acınacak bir durum da olsa seni hatırlatacak hiçbirşeyin olmaması burayı tarifsiz bir yer kılıyor damarlarımda..

Biliyorum, sen hala huzursun.. fakat sensizlik huzursuzluk değil artık..

Kadehin öteki yüzünden kültablasına bakıyorum.. ara sıra burnumu çekip, kafamı yukarı kaldırıyorum.. gözlerimi zor açıyorum..

'Bir tane daha' işareti yapıyorum barmene.. şişeyi yanıma koyuyor..

'paylaşın' diyor..

Gözlerimi hafifçe açıp yanıma bakıyorum..

'Eğer hatırlamak istiyorsan, her zaman bir şarkıda onu bulursun..' diyor yan taburedeki kadın..

+Ya hatırlamak istemiyorsam..?
- O zaman o şarkı gelir seni bulur..

Geçen zamana bakınca aslında sevgilim, en azından şarkılardan kokun uçabilirdi.. duruyor..

Yokluğun acıtıyordu.. o gece anladım; beraber değildik ve ikimiz de başka gögüslerde birbirimizin kalp atışlarını dinliyorduk.. varlığın acıtmaya başladı..

Çünkü seninle yarım kalmak, geri kalan insanlarla tamamlanmaktan çok daha gerçekti.

Omzuma dokundu kadın.. şişeyi gösterdi.. kafamı salladım..şişeyi ona doğru ittim..

- Adın ne..?
+ Bir şişeyi paylaşıyoruz diye hayatı paylaşıyoruz izlenimine nerden kapıldın..?
- İtici olmaya çalışma..zaman geçiriyoruz ne var..
+ Zaman sadece onunlayken zamandı.. sonrası, anı taklit eden dakikalar.
- Bazen 'yanında olması' değil, 'hatırında güzel bir yerde kalması' daha iyidir..
+ Alkolüyken söylediğin gerçekleri ayıkken kendine tekrarla.. ve biraz sus..

Şişeden son bir duble daha aldım.. tabureden zorlukla indim.. yere baka baka kalabalık arasından sigara içmek için dışarı çıktım..

Sigarayı yaktım..

Arkadan seneler önce senin hiç hatırlamayacağın bir bankın kenarına iliştirmişken bedenlerimizi, 'bu şarkı bizim olsun' dediğin parça yırttı kulağımı ruhumu almak için..

Farkettim ki seni unutmanın, sana dokunmanın, sana veda etmenin hiçbir yolu yokmuş sevgilim..yanımda uyumadığın her gece, benim bir parçam da başka yerlerde sabahlıyor artık..

Ve bir sigara, en fazla iki şarkı dinletiyorken.. tek bir şarkı, sigaralarca sürebiliyordu..

O gece anladım..

23 Eylül 2011 Cuma

Aklımda kalmazdı.. Yüzün ellerin..

23.20
Eğer hala kalbin varsa..

Şevkat hatadan önce uğramalı bir kalbe, vicdan, hissizlikten önce... sözlükteki sıralarının tam tersine.. diye yazdım peçeteye.. cüzdandan fotografı çıkardım..

'fotoya bakınca çok hızlı içtin.. ne var o fotoda..' dedi karşımdaki kız..

'kalbim' dedim.. geri koydum yerine..
'şerefe' dedim arkadaşlarıma gülümseyerek.. 'hadi içmiyor muyuz?'


00.15
Arka masanın isteğini çalıyordu saz heyeti.. masadaki arkadaşlarım dahil herkes eşlik ediyordu..

'güzelsen, güzelsin yok mu benzerin..
goncadır ilk hali bütün güllerin..
aklımda kalmazdı yüzün, ellerin...
ah bu şarkıların gözü kör olsun..'

Hafifçe kendime çektim sazı çalan adamı.. hemen eğildi.. konuşabildiğim kadarıyla..

+ hatırlamak, ne muhteşem düşman.. unutmak en hayırsız dost..
- bilmiyoruz abi, o parçayı kim söylüyor..
+ madem bu şarkılar çalınmasa aklımıza gelmeyecek elleri..neden hatırlatıyorsunuz lan bize.. ne istiyorsunuz..
- ayıp oluyor beyefendi..para kazanıyoruz..
- al bunu.. bu gece çalmayın.. kimse hatırlamasın hiçbir eli.. şimdi siktirin gidin..


04.30 nezaret çıkışı..
- abi ne gereği vardı şimdi bunun..ne güzel eğleniyorduk kızlarla.. rezil olduk herkese..
+ cüzdanım nerde..
- saz çalan adama verdin herşeyi.. kimliğini, kredi kartlarını aldım ben.. tutun koluma..
+ fotograf.. fotograf..
- ne fotografı abi.. görmedim ben bişey..
+ yırtık yanmış fotograf..
- yok abi.. almadım onu.. ne yapacaksın yanmış fotografı, yürü nolur şu taksiye binelim..
+ kalbim var o kağıtta.. bırakamam..
- abi nereye gidiyosun yapma nolur..
+ kalbim.. fotograf.. gitmesin..



Seni sevmediğimi, gitmen gerektiğin söylediğim o gece gözünün önünde yakmıştım o fotografı.. hatırla..

' al bunu da yak.. bu fotografta kalbinin olduğunu söylerdin hep.. işte o zaman sana inanırım, giderim ve bir daha geri dönmem' demiştin..

Fotografı kenarından tutuşturup kültablasının içine bırakmıştım.. bir anda jandarma mavisi gözlerini kısıp.. 'bitti mi yani..' dedin bu balkonda..

Sen balkondan çıkar çıkmaz, fotografı alıp söndürdüm..

Ardına hiç bakmadın..

Ben o geceden sonra yanmış kalbine sahip çıkan bir hastaydım senin evlatlık bıraktığın..

Bir daha hiç görüşmedik..

Bazıları bir yangından kalan isle, bazıları bir yazgıdan kalan hisle kirleniyor..her aşk, yangından önce karşısındakini kurtaranla temizleniyor sevgilim..

Nasıl soğudunu bildiğin, nasıl ısınacağını öğrenemediğin kalbin, kimsesizliğimden çıkacak bir yangını üstlenebilir mi bu gece..

Bazı yürekler daha yüreklidir, söylesene sevgilim;

Öyle mi senin ki?

12 Eylül 2011 Pazartesi

Alkolik Hastane Koridorları.. (2)

Paslı demir içki matarasının yüzüğüme çarpmasıyla uyanıyor saçları olmayan bir çocuk.. hemen sağına bakıyor.. sakarlığımın kurbanı oluyor o geceki uykusu.. ki birinin hayattaki sakarlığıyla başka birinin uykusunu çalmasının ne demek olduğunu son bir kaç senenin her gecesinde yaşıyorum..

- Özür dilerim.. yanlış girdim..
+ Bende öyle..
- Nasıl yani.. hasta değil misin..
+ Evet.. hastalığımın başından beri bunu söylüyorum.. bu işte bir yanlışlık olmalı..
- Her insanın hayatında yanlışlıklar oluyor.. adına kader diyoruz..
+ Yine leş gibi içmişsin.. annem sana çok kızıyor..
- Yine..?
+ Bu kattaki herkes seni tanıyor abi.. ne yapıyorsun burda aylardır..
- Hastam var..
+ Ve bu kattaki neredeyse herkes senin hastan olmadığını biliyor..
- Siz uyurken arada bir geliyorum bakıp çıkıyorum..
+ Biz uyumuyoruz ki hiç.. bize bakanların uyumaları için uyumuş gibi yapıyoruz bir müddet.. bunu iyi biliyorsun..
- Birgün hepinizi lunapark'a götüreceğim.. şimdi gitmem gerek..
+ Birşey isteyeceğim..
- İste..
+ Karşı odada merve diye bir kız var.. o uyurken ona da gidiyorsun geceleri.. o saçları olmadığı için ve eskisi kadar güzel olmadığını sanıp sen girdiğinde konuşmamak için uyuyormuş gibi yapıyor..
- Evet biliyorum..
+ O bu gece sen girdiğinde yine uyumuş gibi yapacak.. ona benim için birşey söylermisin kulağına..
- Tabi.. ne istersen..
+ 'Mert seni herşeyden çok seviyor..sen bu dünyanın en güzel kızısın ve bu ay bitmeden seninle lunapark'ta buluşacak' dermisin..
- Tamam mert.. annen uyanacak... gitmem gerek..
+ Söz ver..
- Söz mert.. söz...

Sen, seni haklı çıkaracak ne kadar şey varsa hepsini inkar ederken; ben, inkar ettiğin her şeye bir gerçek sığdırmaya çalışıyorum şimdi cerrahpaşanın 5. katının tuvaletlerinin aynalarında..


'Hayatta illa bişey olacaksan aşık ol' diyen bir adamın izinden gideceğimi o gün bana söyleselerdi o hastanede ne kadar çocuk varsa hepsini lunapark'a kaçırırdım o gece.. öleceklerini bile bile..


O hastanede acılarına teslim olanların bildiği ve hep beklediği bir gün var; o gün, sadece sarılıp birlikte uyuyabilmek için tüm hayatını karşılarına dikenler var..


O gece kimse değil, kıvılcımla farkını oturup onlara kendi anlatacak alev..


Ve o gece hepimiz lunapark'ta 'herşeyden çok sevdiklerimize' bir yer tutacağız dönme dolapta..


O gelse de... gelmese de..

Not: Mert ile Merve o ayın sonunda lunapark'ta buluştular... biliyorum..