27 Temmuz 2011 Çarşamba

''Ne dedin kendine..?''

Hadi bize başından herşeyi anlat..

Ben hala her gecenin tam ortasında yatağın sol tarafını kontrol ederken, sen o gece kapıdan çıkıyordun ilk kez geçer not aldığında kendini okul birincisi sandığın o gülümsemeyle..

Sana öfkelenmeye çalışıyorum olup biten için, öfke bile eşitlik ister önce, biliyorum.. her toz semsert, her kırık daha kaygan, her sessizlik daha tehlikeliyken, bıraktığın açık yaraya kabuk olmaya geri dönmeyeceğini biliyoruz artık..

Bazen gökyüzüne bakıp sadece 'kader' diyorum..

Başladığın bir cümleyi tamamlamamdan korktun belki, senin cümlelerinde hep bir boşluğa ihiyacın vardı. ben sana bir hikayenin kahramanlığını uygun gördüm, kahraman oldun; başkaları senin unutmanı uygun gördü, ölümüne razı geldin..

Şimdi 'affettik seni' diye bağırıyor herkes, ilahi adalet bile adını çağırıyor..

Hadi artık bir kalbin olup olmadığını anlat bize..

Ama hala her gece aynı soruyu başka başka gözlerin içinde arıyorum..

Vicdanının ipini boğazından çıkarmak için..bakışınla artık bir başkasının dişlerini çürütebilmen için..

Benim uyuyamadığım her gece rahatça uyuyabilmen için..

Dahası bana nefretle bakabilmen için..

Anlatsana kadın..

Ne dedin kendine..?

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Sonra bir kumru hızla cama vurup intihar etti günlerden bir gün..

İşte o gün izmirli bir şarkının 'hem gideni hem kalanı' aynı anda ağlatabildiğine inandık..

Peki biz buraya nasıl geldik hiçbir günlükte yazmıyor..

Ben insanların kişisel aşk günlüklerinde 'onlar en sonunda ayrıldılar' yazacak bile olsa 'onlar birbirlerini çokta sevdiler' yazsın istedim.. en doğru aşkla en yanlışı sevdim..

Kimliğinde 'dikkat ağlatır' yazanları, okuduğumuz halde nasıl bu kadar sevdik.. onların 'dikkat kırılır' uyarılarına aldırış etmeyişlerini nasıl bu kadar kabullendik..

Gidecek yeri olmayanların bizi dönülmeyecek yer yapmalarına nasıl izin verdik..

Biz nasıl hızla cama vurduk.. kimse bilmiyor..

Anlamıyorum bir türlü, hayat bu kadar tutulmayacak söz vermeye nasıl ikna ediyor bazılarını..?

İçi dolu ilk şişeyi gözyaşlarımla ne zaman tamamladığımı sordular, ters yöne atılan bir adımla yolumu nasıl bu kadar kaybettiğimi merak ettiler, dahası dinlemek için kanatmaktan hiç bıkmadılar..

Cevap olarak bir kuşun cama nasıl hızla çarptığını anlattım hep..

Kuşa ne olduğunu bile sormadılar..

Cennetin provası gülüşlerinin beni nasıl kanattığını bilseydin, o gece kanatlarını çıkarır enseme dikerdin..

Bu ayrılığın sağlamasını artık içinde senin olmadığın fotograflar bile yapıyor sevgilim.. her fotograftaki gözlerimin içindeki sen, hiçbir fotografa bakamamamı sağlıyor..

Gidenin kalana..gerçeğin yalana..hayatın sorana ne cevap vereceğini bir daha hiç öğrenemedim..

Bildiğim, senin gelişin tek bir an oluyor şakaklarıma vidalanan..

Gidişinse sonraki her güne dair..